19 Aralık 2016 Pazartesi

Konçertom

Ahh benim konçertom
Adagio'mum, Bolero'mum, Allegro'mum, Moonlight Sonata'mım, dört mevsimim
Fırçadan tuvale sürmeye kıyamadığım rengim, tükenmesini istemediğim tek kalemim
Deniz fenerim, şilam, haykırışım, köpüklü biram, son sigaram, şiir bahçem

Aylardır çıkmıyor yalnızlığım dışarı
Ben de, yokluğuma anlatır oldum varlığını
Ne bir ses
Ne de bir nefes alabiliyor bedenim
Ahh benim konçertom
Denizle kara arasında sıkışıp kaldım
Ne batabiliyorum ne de çıkabiliyor
Ne üzülüyorum ne de sevinebiliyor
Sadece bir tebessüm
Anılar bırakır oldu suretimde
Ahh benim konçertom
Zamanı siktir edercesine haykırışların
Kokusuna müptela olunası saçların
Gecelerin çıplak ve derin sıkıntısını aydınlatan gözlerin
Bir filozofu dize getirebilecek düşüncelerin
Ahh benim konçertom
Yeniden klasik müziğe döndürdüğün gibi
Döndürsen ya hayata şu solmuş ruhumu

Bakire Şarkılar

Bulutlardan resim yaparken sen
Sonsuzluğu içerek öylece durup baksam
Utangaç bahar saklanan gözlerine

Uçururken avare gökyüzünde çiy taneleri yüklü uçurtmanı sen
Bakire şarkılardan taç yapıp taksam
Gece sessizliği yüklü saçlarına

Gökkuşağıyla mehtaba giden o yolda oturmuşken yanıma sen
Deniz kabuklarında saklayıp versem
Yağmurdan sonraki toprak kokusunu

Birkaç saatimiz kalmış deli divane değirmen dönerken
Zarif ciddiyetliliğinin altındaki çocuksu sevinçlerinle
Bir meltem estirip eritsen ruhumdaki kristalleri

gel

Bahar şırıltıları esip giderken saçlarından
Saflığın ve telaşlı yanınla gel
Nisan çığlıkları atan ırmaktan

Susar kuşlar kıskanırlar sen konuşurken
Unutabileceğimi anımsatmadan gel
Sesindeki sabahla ela kayığında

Güzellik bakanın gözündeyken baktıkça güzelleşen sen
Sürmene hasret kalmadan gel
Mavi düşlerdeki gönlümün rıhtımından

Gözlerini saklama benden

Gözlerini saklama benden
Mayınları döşemişsin bir kere
Bırak intihar edercesine geçeyim
Parçaları yayılsın bütün hücrelerime
Gözlerini saklama benden
Kaçıncı kadehte görünecek gözlerin
Kaçıncı kadehte görünecek gülüşlerin
Yaa buda değilse
Kaçıncı kadehte görünecek sakladıkların
Saklamasana gözlerini benden
Esrik kalmış zaten gönlüm
Bu zifiri karanlıkta şefkat görsün çocukluğum
Saklamasana gözlerini benden
Zaman kemirirken geleceğimi
Bırakta sökülmesin gök kubbemdeki Demirkazık
Her sakladığında
Çığlıklarım yükselir anlatır bendeki seni
Bir kağıdım bir kalemim bir de gözlerim
Her saklayışında
inadına sarhoş olasım, inadına boğulasım, inadına yanasım,
İnadına çehreni tutup bakasım
Ulan inadına yazasım gelir
offf bahar gözlüm
Gökkuşağım, hayallerim, uykularım, mavim, yeşilim, şiirlerim gibi
Ellerin gibi, gülüşün gibi, sözlerin gibi, düşüncelerin gibi
Ve sakladığın diğer her şey gibi
Gözlerini de saklama benden

Karadenizi anımsatan kadınım

Karadenizi anımsatan kadınım
Bir selvi ağacından düşlerimi alır avuçlarına bırakırım
Sıkma sakın saklamada bırak yayılsın zaman
Fırından yeni cıkan ekmeğin kokusu gibi avuçlarından hayatımıza

Karadenizi anımsatan kadınım
Tan vaktinin sislerini kurtaralım tasalarımızdan
Sıkma sakın saklamada bırak süzülsün güneş
Avare gökyüzündeki göçmen kuşlar gibi gözlerinden gözlerime


Karadenizi anımsatan kadınım
Coşkulu şelaleleri kıskandıran sesine bırakırım çocukluğumu
Sıkma sakın saklamada bırak şımarsın renkler
Asi kısrağın şaha kalkıp dağlar dereler aşması gibi sesinden ruhuma

Karahindiba

Yarım kalan birayı mehtaba yolluk olsun diye
denize döker öyle yatarım
Yarım kalan rüyaları da yatakta bırakır
güneş denizi uyandırmadan aynı yere giderim
Giderim ki bana her şey o günü hatırlatsın
Kuş sesleri gamzelerini
Kum taneleri çillerini
Martılar haykırışlarını
Gözlerin, gözlerin zaten çakılı
İpinden kurtulmuş çapa gibi
Sonra zihnimdeki taşları denize atarım
Giden her taşta deniz yükselir
Suretin canlanır, denizden çıkar , yanıma oturur
Yanağını okşarım
Kuş tüyünün denizi okşaması gibi
İnsan sesleriyle kaybolursun
Fani olurum
Geriye saçlarının kokusu
Elimde yanağının sıcaklığı
Kelimeler susuz, deniz dalgın, şehrin ışıkları mahcup
Sonra bende kaybolurum
Karayeline kapılmış karahindiba gibi
Parça parça

Mahcup Gönlümüz

Görmesin yelkovan akrebi biz birbirimizi görmeden
Ulaşmasın martı çığlıkları denize sesin sesime ulaşmadan
Çekmesin ateş içine oksijeni ben kokunu içime çekmeden
Mahcup gönlümüz mavi sonsuzluğa ulaşmadan

Değmesin yağmur toprağa avuçların avuçlarıma değmeden
Sarhoş olmasın şarkılar ben zifiri saçlarında sarhoş olmadan
Haykırmasın rüzgar dağlara tepelere biz sevgimizi haykırmadan
Mahcup gönlümüz mavi sonsuzluğa ulaşmadan

Madem ki

Tesadüfler mi bize koşar yoksa biz mi koşarız tesadüflere
Hayat mı çok boktan yoksa biz mi öyle kılıyoruz
Okyanuslar mavi mi yoksa biz mi öyle görüyoruz
Can Yücel yazdığı için mi kalıcı oldu yoksa kalıcı olsun diye biz mi yazdırdık
Bir gülüş ancak bu kadar mı güzel olur yoksa biz mi öyle kabulleniyoruz
.
.
.
Madem ki her şey elimizde neden böyle yaşıyoruz
Madem ki hiçbir şey elimizde değil neden yaşıyoruz

Çakralardaki Sessizlik

Sessizlik
Bir tarafı kumsal bir tarafı deniz
Bir tarafı nefret bir tarafı aşk
Bir tarafı ölüm bir tarafı hayat
Sessizlik
Yokken gelmesini istediğin
Gelincede gitmesini beklediğin
Geçmişini duruşunu ve geleceğini
Görebileceğin bir araç
Sessizlik
Adeta kafese tıkılmış aslan
Yürürsün ama hep aynı yerde
Kükrersin ama duyulmaz
Dünyanın en güçlü hayvanısın
Ama bir fare kadar değil
Dünyanın en zayıf hayvanısın
Ama bir fil kadar değil
O anda o kafesin içinde
Sessizlik
Bir tulum gibi bir kemençe gibi bir ... gibi
Bir siren sesi gibi
O sessizliğin sesi bütün çakralarında yankılandığı
andaki o boşluğa öyle bir bağlanırsınki ne aşık olursun nede nefret edersin

Zamanı alnından öptüğüm yer

Bugün burada eşlik eden bir sen değilsinki be kalem kardeş
Fark etmesende bu masada

Herbir kibritle başka bir silület canlanırdı
10 dk sonrasındaki oğuzhan, 10 dk öncesindeki oğuzhan
10 yıl öncesi ve sonrası
Herbirinin elinde farklı farklı birer bira
Soru yok, cevap yok, nasihat yok, yargılamak yok
Onlar anlattı ben dinledim, ben anlattım onlar dinledi
Her bir 'vay be' lere birer, her bir 'ah' lara ikişer yudum aldık
Beynimin terasında

Aslında buradan
Rüzgarların otları okşadığı yeri öpebilirsin
Volkanların denize döküldüğü yeride
Bir ağacın yada yolun sonsuzluğa uzandığı yeride
Adeta beş bin yıllık bir kadının avuçlarından öpermiş gibi
Lakin biz sadece içtik

'Ama burasıda diğer herşey gibi yok olacak
bir yaprağın toprağa düşmesi gibi...'
Demeksizin
Soru, cevap, nasihat yada yargılamak olmaksızın
Zamanı alnından öptüğüm yer olarak kalacak

Hayal mahsulü mektup

Sıkılmadın mı balkonsuz evlerden, döner koltuklardan Metropol zebanilerinden, gelecek kaygısından Siyasetçilerden, enflasyondan, rakamlard...